Kötülük ve iyilik, sonsuz bir döngüde hareket eder. Bu döngüler iç içe girmiş sarmallar olarak zamanın her alanını kaplar, yansımalar yoluyla bizleri etkiler.

Filmler de iyi ve kötünün savaşı vardır, masallarda kahramanlar iyi, başlarına gelen şeyler kötüdür.

Kötü siyah ile, iyi beyaz renk ile sembolize edilir çoğunlukla. Kötü de bilinmeyen, görünmeyen ve tekinsiz bir durum yatar, beyaz ise şeffaf ve açıktır, üzerine başka renk düşse gösterir, siyah gibi içine çekmez.

Siyahın ve beyazın hammaddesi aslında ışıktır, aynıdır, fakat titreşimleri farklıdır, renklerin dalga boyu veya frekansı farklı olduğu için gözlerimize düşen değişir. Titreşen herşey de bir müzik yayar. Bazı titreşimler bedenimize zararlı, bazıları faydalıdır. Müzik terapi de makamların, belli nota gruplarının insan psikolojisi üzerine olan etkileri anlatılır.

Hz. Inayet Khan pek çok sözünde uyumdan bahseder, örneklerinden birini müzikten verir, dinlerken yanlış bir nota nasıl ki tüm müziğin ahengini bozar ve bu farkedilir, bunun için nota bilmemiz gerekmez. Küçük hatalı vuruşlar eğitimli olmayan kulaktan kaçabilir ama görünür hale gelecek bir nota yanlışında uyumsuzluğu farketmek zor değildir.

Bu bağlamda kötü olanı da çoğunlukla doğal biçimde farkederiz, güzel bulmayız ve bize rahatsızlık verir, hatta zarar verebilir. Kötünün içinde uyumsuzluk vardır, ancak her uyumsuzluk kötü olmak zorunda değildir. Uyumun içinde huzur, barış ve incelik, kötü olan da gerginlik, karşıtlık ve kabalık baskındır.

Hz. Inayet Khan’ın dualarında bulunan Sevgi, Ahenk ve Güzellik üçlüsünde sıra önemlidir.  Uyum olabilmesi için önce sevgi gerekir. Uyumu bilen gerçek anlamda ancak güzeli görebilir.

O zaman sevginin tanımı biz de nedir, sevgi halleri hayatımızda nasıl tezahür eder? Burada uyumsuzluk diye göreceklerimiz bizlere pek çok şey anlatabilir. Sevgi hassasiyetlerini almaya ve vermeye açık olabilmekte miyiz? Kalbimizin sesiyle mi seçimler yapıyoruz? Başkalarından etkilenerek mi tercihlerimiz beliriyor? Severek hayata dahil olduğumuz anlar ne kadar sıklıkta?

İletişim halinde olduğumuz varlıklar kanalından ( kullandığımız veya yarattığımız objelerden, günlük hayatımıza giren bitki, hayvan ve insanlara kadar) onların dilinden gelen yansımalar bizler de nasıl etkiler yaratıyor? Biz bu etkileri nasıl tekrar çevremize yansıtıyoruz?

Sevgi bir anlayış getirdiğinde uyum da arkasından gelir. Ahenk aynı zamanda güzelliği de yanında getirecektir, ahengin zaman içinde dönüştüğü şey güzellik olur.

Daha ötesi, uyumsuz gibi görünene daha yükseklerden bakabilmeyi öğrenebilen bir kalp ise uyumsuzun büyük resimde uyumda olduğu bilincine varabilir. Tüm aydınlanmışların, ermişlerin, ariflerin söyledikleri böyledir. Bu ifadeler aynı noktayı işaret eder; kalp kabımız genişledikçe ve derinleştikçe kötülük tanımı da kendi içimizde zamanla değişir.

Ancak, ariflerin bilinciyle bakabilmek kolay değil, sözlerini zihinsel olarak kabul etsek de kalben deneyimlenmemiş bilgi biz de ters tepki oluşturabilir. Kendini tanıma yolunda ilerleme arzusu içindeysek bu süreçte güzel olmayan ne varsa, öyle veya böyle, bize maddi ve manevi zarar veriyorsa, yaptığımız çabalar yerli yerinde cevap vermiyorsa öncelikle kendi hayrımız için uzak durabilmeyiz, bunun için içsel disiplinimiz var mı? Bizi ruhen besleyecek kanalları güçlendirebiliyor muyuz?

‘İyilikten maraz doğar’ diye bir sözümüz de vardır, iyilik yapmak ve güzellik yaratmaya çabalamak her zaman iyi veya uyum getiren bir sonuca ulaştırmayabilir. Bunda kader de rol oynayabilir, kaza da… Kader ise kendi sınırımızı bilemediğimiz için -ya fazla ya da az- dengesiz bir alışverişte olabiliriz, kaza ise biz de bir sıkıntı olmasa da başa gelene teslim olmayı deneyimleme zamanı olabilir veya atalardan ve aileden gelen enerjilerde bir borç-alacak dengesizliği bizlere de yansır.

İster kader, ister kaza herşey evrende intizam içinde dönüyorsa biz uyumda mıyız, tam şu anda bir denge içinde miyiz, yoksa yansımalar içinde duygu çalkantıları mı yaşıyoruz? Arifler anın öneminden bahseder. Geçmiş ve gelecek değil, şimdi ne durumdayız? Bu şimdiyi nasıl en güzele çevirebiliriz?  Hz. Inayet Khan  ” şimdiyi en iyi şekilde değerlendirmek insanın bütün hayatını alabilir ” demiştir.

İyi ve kötünün gri renkleri arasında dolaştığımızı bilerek hangi tondan müzik notaları ve titreşimleri verdiğimizi veya aldığımızı duyabilmek bir maharet!

Bize gelen seslerde bir akort problemi varsa o sesleri değiştirmeye mi çalışıyoruz yoksa kendimizi uyumda hissedeceğimiz ortamlarda mı vakit geçiriyoruz? Bizden çıkan sesler de bir problem varsa akordumuzu düzeltmeye yardımcı olacak yollar ve ustalar arıyor muyuz?

Bu kadar sözün sonunda ilahiler en özden, en güzelinden ifade ediyor:

Nihâvend (İlâhî) Güfte: Erzurumlu İbrahim Hakkı Hz. Beste: Nâdir Şen

Hak şerleri hayreyler / Zannetme ki gayreyler / Ârif anı seyreyler / Allah görelim neyler / Neylerse güzel eyler / Deme niçin şu şöyle / Yerincedir ol öyle / Bak sonunu seyreyle / Allah görelim neyler / Neylerse güzel eyler / Hiç kimseye hor bakma / İncitme gönül yıkma / Sen nefsine yan çıkma /Allah görelim neyler / Neylerse güzel eyler

https://www.youtube.com/watch?v=sk1Q9bpwX_k

Hz. Inayet Khan Hindistan’dan Batı’ya göç ettikten bir süre sonra müzik konusunda en üst düzeye ulaşmış bir üstad olarak vina çalmayı ve müzik yapmayı bırakır, Hak yolunda ruhları akort etmeye adanmış bir yaşamı tercih ettiğini ifade eder.

İyi ve Kötü, Yansımaları

Yazı dolaşımı