Hayalin bir kartopu kadarsa gücü nereye kadar gider?

Vladamir Pistalo’nun yazdığı ‘Tesla’ isimli romanda daima ışığın peşinden koşmuş Nikola Tesla’nın hayatı anlatılıyor, aşağıdaki video’da bu kitaptan kısa bir bölüm yer alıyor, masalsı bir havası olan bu bölümün özelliği imgelerin gücünde yatıyor, biz de yazarın gözünden sahneleri izliyoruz, kendi anılarımızı da belki içine katıyoruz. Pek tanıdık kar ve orman kokusu burnumuzda tütüyor olabilir veya akranlarımızla beraber macera tadında evlerden kaçtığımız çocukluk anıları canlanabilir.

İyi bir gözlem yetisine sahip olmak için doğayı izlemek ilham verici bir yoldur, çünkü doğada olan olaylar bizim doğamızdan ayrı değil.  Bilim adamları ve sanatçılar için özellikle doğayı gözlemlemek olmazsa olmaz gibidir. Sufi müzik ustası ve manevi rehber, Mürşid Hazret Inayet Khan’ın ‘Sanatçı ve Doğa arasındaki ilişkiyi’ şöyle anlatır:

Sanat iki sınıfa ayrılır: taklit etmek (kopyalama) ve üretim (geliştirme ve doğaçlama). Sanatsal dürtünün ilk dalgası hayran olduğu şeyi taklit etmektir ve bunun içinde sanatçı iki eğilim gösterir; kopyalayıp geliştirmektir. Kopyalamaya daha yetenekli bir sanatçı olduğu gibi bir başkası  doğaçlamada daha yeteneklidir. Her ikisindeki yetenek eşit derecede büyüktür. Doğayı tamamen kopyalamak insan kapasitesinin ötesindedir ve bir sanatçı sanatında ne kadar büyükse, doğayı daha iyi kopyalayabilir. Doğayı kopyalamak için, sadece keskin bir gözlem değil, aynı zamanda önündeki nesneye karşı daha derin bir iç görü de gereklidir.

Doğaçlama yeteneği belirli şekillerde kendini daha büyük gösterebilir, çünkü sanatçı doğanın kopyasını olduğundan daha iyi yapmaya çalışır. Gerçekte, bir bütün halinde düşünüldüğünde doğanın daha iyisi olamaz. Ancak, doğa parçalarında gözlendiğinde, çoğunlukla daha iyi hale getirilmesi gerekir ve doğadan ayrı alındığı zaman, sanatçının ruhu olan Yaratıcının ruhunun ışını, kusurlu olan o doğa parçasını mükemmelleştirmeye çalışır, bu da Tanrı’nın eyleminin ve insanın tepkisinin bir kanıtı olur.

Bu ifadelerdeki sanatçı tanımı ile Tesla için de bir benzerlik kurulabilir, öyle bir bilim adamıydı ki onun ilgisi doğanın ve maddenin uç noktalarındaydı; yüksek frekanslar, yüksek gerilimler, manyetik alanlar… İnsan eli ile şimşeği yapay bir şekilde yaratan ilk kendisiydi, doğayı kopyalamasına bir örnek ve Dünya’nın iyonosfer katmanını kullanarak maliyetsiz ve kablosuz bir iletişim yaratmak fikri de ona aitti, doğanın bir özelliğini farkedip insanlık adına faydaya dönüştürecek bir üretimi yapmak. Tesla hem kopyalama hem de geliştirme bakış açısında bu doğal yeteneklerini dahi niteliği ile yaşamı boyunca insanlığa yansıttı.

Kitabın ‘Kartopu’ başlıklı bölümünü sözlü anlattığım video’da yaşananların ne kadarı gerçek? Onu yazarına sormak lazım ama bu soru aslında çok da önemli değil, önemli olan doğa olaylarının bizim içimizde de yaşandığını fark edebilmek ve çıkarımlar yapabilmek. Kaderin oyunu ve seçimlerimiz arasında örülen yaşam ağımızda kendi kar toplarımızdan muazzam bir gücün açığa çıkabileceğini bu hikaye bize hatırlatıyor! Hayat hareket ise topu atmaktan vazgeçme tercihinde bulunmak, sanırım en kötüsü! Bu da yaşam sahnesinde ya küserek, ya umudu yitirerek ya da korkarak kenara çekilmeye benziyor, diğer bir deyişle omuz silkerek, ayaklarını yerde sürüyerek oyundan çıkmak isteyen bir çocuğun haline eşdeğer!

Küçük bir öncü bir kuvvet ile büyük bir potansiyel gücün harekete geçebilme ihtimali varsa, o zaman yazının başındaki sorunun arkasından şu soru gelse: ‘Hayalin şu an bir kar topu gibi olsaydı doğru açıyı bulana kadar tekrar tekrar ileriye doğru atmaya ve denemeye devam eder miydin?’

https://youtu.be/vfqIlQIbpVs

 

 

Kar Topunun Gücü

Yazı dolaşımı