“Memoria” isimli film hatırlama ve hafıza üzerine biraz bilim kurgu, biraz tinsel ve daha fazla aceleci zihin doğasına aykırı ilginç bir film.

Doğayla bağlarını kesmeye başlayan günümüz insanının empati kurma yetisinin köreldiği ve de hissetmemeyi yeğleyen bir insanlığa doğru evrilmenin sıkıntısını özgün bir dilde anlatıyor.

Seslerin dikey düzlemde açıldığı, görüntülerin yatay boyutta genişlediği, seyretmesi kolay olmayan bir film.

Akıl görmek için, kalp işitmek içindir! Bu atasözü katman katman filmde açılır. 

Karakterin gerçeği görebilmesi için öncelikle dinlemesi ve duyması gerekecektir. Bu yüzden, filmde farklı müzikler izleyicinin beklentisinden çok daha uzun bir süre karaktere dinletilir, dolaylı olarak izleyen de ister sevsin ister sevmesin dinlemek zorunda kalır.

Filmin merkezinde yer alan asıl o tekinsiz, o ürkünç ses film boyunca varlığını gösterecektir. Sadece ana karakter değil izleyici de o sesi her an yine gelecekmiş gibi bekler, huzursuz olur. Sonra başka başka sesler kısa sürelerde girip çıkarlar. Çoğu aniden ve güçlü gelir, o yüzden dikey boyutta..Buraya ait olmayan o gizemli sesi filmin bir sahnesinde ana karakterin ses teknisyenine tarif edişi vardır ki izlemeye değer, zor bir şeyi kelimelerin tarif etmedeki yetersizliğine karşı dili ve duyguları iyi bilen birinin hüneri görülür.

Görüntülerse izleyici tarafından uzun uzun izlenmek zorundadır. Zamanın acelesi yoktur, sahnenin içinde her obje kendi yerine iyice yerleşir, genişler, durağanlaşır, yönetmenin çoğu sahneyi neden bu kadar uzattığına dair izleyici kendisiyle konuşmaya başlayabilir; ‘ fotoğraf karesine bakar gibi uzun uzun bakıyoruz! içim cidden sıkıldı, acaba kalksam da şöyle bir dışarıya mı çıksam, bir turlasam mı! Nasıl olsa geldiğimde aynı sahnede olacaktır! ‘ gibi iç konuşmalar mümkün.

Bu kadar rahatsız bir izlemeye rağmen film zihin ile oynamayı iyi bilir, merakı yüksek tutar ve kalkıp gitmek her izleyici için geçerli olamaz.

Sabırla ve dinginlikle izlenebilirse film sonunda şöyle hissedebilir: Her şeyi merak etmemelisin, her şey senin istediğin gibi bir akışta gitmez, gerçekten duyabilmek için yavaşlamalısın, ışığın yanında gölgeleri farketmelisin, mantığın açıklayamadığı saçma görünen durumların içinde kalabilirsin, sana ait olmayan hikayelerin titreşimlerini algılayabilir, onlarla bağ kurabilirsin, hayatta gizemli şeyler olabilir, insanın en derinlerinde bir yerde unuttuğu şeyler sadece kendisine ait olmayabilir.

Ana karakter bir paleo-antropolog ile tanışır, arkadaş olur, toprak altından çıkarılan iskeletlerin pek çok bilgi barındırdığını öğrenir, örneğin iskeletin cinsiyetine veya yaşına ve o iskeletin taşıdığı izlere bağlı o zamanın ritüellerine dair. Karşılaşmaları tesadüf değildir. Katman katman insan hafızasının altına gömülmüş sesler, görüntüler de kazılıp çıkarılmayı bekler, onların da diyecekleri vardır.

Antropolojik ve arkeolojik kazı grubuna katılarak, şehrin atmosferinden sıyrılıp amazon ormanlarının içine doğru bir yolculuk yapar. İşte o zaman doğaya daha yakınken hafızasından yükselen o sesin kaynağını ve duyma nedenini bulur.  Bu keşfi tek başına yapmaz, doğanın içinde yaşayan bir başka varlığın gizemli sözlerinde açılır. O kişi onu çok iyi tanımaktadır. Tıpkı bir ermiş gibidir. Doğayı iyi okumaktadır, tüm titreşimlerin hikayesini duyabilmektedir, o yüzden baş karakterin derdini de bilir, onun dert olmadığını ona söyler ama doğrudan değil karakterin kendisinin duymasını sağlar. Ayrıca, ikisi arasında geçen dialog izleyiciyi düşünmeye davet eder.

Tüm bunlar kazı alanın yakınındaki kasabada kalırken gerçekleşir, ona gerçeği gösteren bu ilginç adamla karşılaşmadan önce duyduğu ürkütücü ses sorunu nedeniyle kasabanın doktoruna başvurmuştur, doktor da hissizleşmeye ve empati kuramamaya neden olacak sakinleştirici ilaçları kullanmaya karşı olduğunu söyler, bu ilaçları almak yerine tavsiye olarak Peygamber İsa’nın yoluna davet eden bir broşür verir.

Film, ticaret amaçlı kısa yollar açmak için amazon ormanların yok edilişine, başka canlıların yaşam haklarına saygıya dikkat çekmek için büyülü gerçekliğin gücünü kullanır. Amazonda yaşayan bir kabile halkının erişilmez olduğu, ormanın kalbine girmeye cesaret edenlere kabile büyüklerinin lanet verdiği anlatılır. Kızkardeşinin hastaneye yatmasına neden olan sağlık problemini kızkardeşi de tam çözememiştir,  hasta yatağında kendine geldiğinde ‘ ‘iyi insanlar da kötü olabiliyorlarmış’ demiştim, onları böyle eleştirirken aynı duyarsızlığı ben de bir köpeğe karşı yaptım, sanırım o yüzden cezalandırılmış oldum’ diyerek pişmanlığını ablasıyla paylaşacaktır.

Özetle, zihnin doğasına ve meditasyona, edebiyata, fotoğraf sanatına ve manevi gelişime meraklı olanlara özellikle önerilecek bir film. Kendinizi ve zihninizi film boyunca gözlemeye mesafe yaratıyor. Hem filmin içindesiniz, hem de dışındasınız. Farkındalık deneyimini farklı bir versiyonda yaşatabilir.

Ayrıca, Colombia’nın Bogota şehir sokaklarını, amazon ormanlarını daha bir yakından hissetme fırsatı sunuyor.

Son olarak, filmdeki baş karakteri oynayan Tilda Swinton’un oyunculuğu göz kamaştırıcı!

Film Yönetmeni: Apichatpong Weerasethakul

#film #zihindeoyunlar #memoria #hafıza #ses #sound #ecology #titreşim #vibration #doğa #nature #spiritual #tinsel #empathy #deepecology

 

 

 

 

Memoria

Yazı dolaşımı